19 Nisan 2012 Perşembe


                             SANAT BAĞIMSIZ MIDIR?
   Sanatın politika,iktidar için kullanılmasının uzun ve köklü bir geçmişi vardır. Tarihte krallıklar imparator hükümdarları sanatı iktidarlarının altını çizmek,zaferlerini yüceltmek,düşmanlarına gözdağı vermek amacıyla kullanmışlardır.Ortaçağ sanat eserleri genellikle sanatçıları görevlendiren kilisenin veya laik güçlerin ideolojik çıkarlarını desteklemiştir.Bu koşullar altında sanatçıların ve onları himaye edenlerin amaçları birbirine karışmıştır.
   2.Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda Greenberg gibi eleştirmenlerin savunduğu sanatsal imgelemin ideolojik yükümlülüklerine taviz vermemesi düşüncesi yeni değildir.Modernist sanata adanmış artan sayıda müze,galeri ve yayınlarla sanatın hem politik,hem başarılı,özgür bağımsız olup olmayacağı sorusu çağdaş sanatçılar arasında günümüzde de devam eden tartışma konusudur.
   Sanatçı üzerindeki sansür devlet aygıtının sanatçının kültür üretimi üzerinde baskıdan ziyade oto sansür devreye girmektedir.Bu sadece sanatçılar için değil,eleştirmenler ve yazarlar için de geçerlidir.Sanatçının veya sanat eseri, üzerinden anlatılan bir dünya görüşü,sanat nasıl bağımsız olamazsa,sanatçı da dünya görüşü olmadan olamaz,toplumsal yaşamı ve sanatçının kendisini şekillendiren bir dünya,yani eser bir eleştiriyi içinde barındırsa bile,eninde sonunda sermayenin oluşturduğu pazarlarda satın alınabiliyor ve sanatçıya para veriliyor.Sanatçı finansal desteğini kurumdan almak zorunda ve satmak zorundadır.Sermaye ve sanatçı arasında kaotik bir ilişki dönmeye başlamaktadır.Karşı olunan sistem durumu destekler hale gelmektedir.Özellikle toplumsal sorunları konu eden esrlerde daha sık görülmektedir.
   Sanat ile sermayeyi kontrol altına almaya çalışan sermayeciler sanatçıyı susturamamışlardır.Sanatçı kapitalist tüketimcilik ortamındaki kitle iletişim araçlarını analiz ederek ortaya çıkarmış,sanatı sıklıkla kitle iletişim araçlarınınmesajlarını eleştirmek ve tersine çevirmek için kullanmışlardır.Sanatçı için ideolojik bir ifade yaratmanın sayısız yolu vardır.Müzik,spor,kıyafet,saç kesimi,intihar,terörizm gibi.
   Nazi Almanya’sında Hitler,sinemanın resimden çok daha güçlü bir etkileme aracı olduğunun farkına varmış,kendi dönemlerindeki egemen değerlere karşı çıkan sanatçılar,sanatı kitle iletişim araçlarının mesajlarını eleştirmek veya tersine çevirmek için kullanmışlardır.Bu şekilde iktidarın propaganda konusu olmuşlardır.
   Bugün İstanbul Modern sonrası müzeyle beraber gündemimize düşen sansür meselesiyle gerçekten hayatımızda yerini bulan ve sanatçı diyaloglarını geliştirdikleri bir dönemden geçiyoruz.Mekana ve mekanın haricinde olup bitene göndermede bulunuyorlar.Bu anlamda müzeleri kullanırken hep müzelerin dışarısı ile ilişkisi gündeme getirmek amaçlanmıştır.Dışarıdayken müzelerle ilgili bir sorumluluk alamazsınız.1990’larda üretilen müzelere girmeye başlayan işlerin, bu kurumların koleksiyon oluşturma,işleri üzerinden güncel sanatın arşivlenmesi müzecilik anlayışını sarsmaya yetecek midir? George Macinunas,müzeler durmalı, çünkü bir sonraki kuşağa yer açsın. diyerek Müzeler aynı zamanda bilgi- belge bellek merkezi olarak yaşatılmaktadır.
Bu sanatçılar müzenin dışında kaldılar;reddederek,karşı durarak. Batı da sanat tarihi bu şekilde kendisini var etmiştir.Sanat her zaman bağımsız olan müzenin,iktidarın,politikanın dışında gelişmiştir.

Kaynak:Karga mecmua Şubat 2012 –Mart 2012-
Sanat ve Poropaganda (kitle kültürü çağında politik imge) Toby Clark

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder