SANAT BAĞIMSIZ MIDIR?
Sanatın
politika,iktidar için kullanılmasının uzun ve köklü bir geçmişi vardır. Tarihte
krallıklar imparator hükümdarları sanatı iktidarlarının altını
çizmek,zaferlerini yüceltmek,düşmanlarına gözdağı vermek amacıyla
kullanmışlardır.Ortaçağ sanat eserleri genellikle sanatçıları görevlendiren
kilisenin veya laik güçlerin ideolojik çıkarlarını desteklemiştir.Bu koşullar
altında sanatçıların ve onları himaye edenlerin amaçları birbirine karışmıştır.
2.Dünya Savaşı’nı
takip eden yıllarda Greenberg gibi eleştirmenlerin savunduğu sanatsal imgelemin
ideolojik yükümlülüklerine taviz vermemesi düşüncesi yeni değildir.Modernist
sanata adanmış artan sayıda müze,galeri ve yayınlarla sanatın hem politik,hem
başarılı,özgür bağımsız olup olmayacağı sorusu çağdaş sanatçılar arasında
günümüzde de devam eden tartışma konusudur.
Sanatçı üzerindeki
sansür devlet aygıtının sanatçının kültür üretimi üzerinde baskıdan ziyade oto
sansür devreye girmektedir.Bu sadece sanatçılar için değil,eleştirmenler ve
yazarlar için de geçerlidir.Sanatçının veya sanat eseri, üzerinden anlatılan
bir dünya görüşü,sanat nasıl bağımsız olamazsa,sanatçı da dünya görüşü olmadan
olamaz,toplumsal yaşamı ve sanatçının kendisini şekillendiren bir dünya,yani
eser bir eleştiriyi içinde barındırsa bile,eninde sonunda sermayenin
oluşturduğu pazarlarda satın alınabiliyor ve sanatçıya para veriliyor.Sanatçı
finansal desteğini kurumdan almak zorunda ve satmak zorundadır.Sermaye ve
sanatçı arasında kaotik bir ilişki dönmeye başlamaktadır.Karşı olunan sistem
durumu destekler hale gelmektedir.Özellikle toplumsal sorunları konu eden
esrlerde daha sık görülmektedir.
Sanat ile sermayeyi
kontrol altına almaya çalışan sermayeciler sanatçıyı susturamamışlardır.Sanatçı
kapitalist tüketimcilik ortamındaki kitle iletişim araçlarını analiz ederek
ortaya çıkarmış,sanatı sıklıkla kitle iletişim araçlarınınmesajlarını
eleştirmek ve tersine çevirmek için kullanmışlardır.Sanatçı için ideolojik bir
ifade yaratmanın sayısız yolu vardır.Müzik,spor,kıyafet,saç
kesimi,intihar,terörizm gibi.
Nazi Almanya’sında
Hitler,sinemanın resimden çok daha güçlü bir etkileme aracı olduğunun farkına
varmış,kendi dönemlerindeki egemen değerlere karşı çıkan sanatçılar,sanatı
kitle iletişim araçlarının mesajlarını eleştirmek veya tersine çevirmek için
kullanmışlardır.Bu şekilde iktidarın propaganda konusu olmuşlardır.
Bugün İstanbul
Modern sonrası müzeyle beraber gündemimize düşen sansür meselesiyle gerçekten
hayatımızda yerini bulan ve sanatçı diyaloglarını geliştirdikleri bir dönemden
geçiyoruz.Mekana ve mekanın haricinde olup bitene göndermede bulunuyorlar.Bu
anlamda müzeleri kullanırken hep müzelerin dışarısı ile ilişkisi gündeme
getirmek amaçlanmıştır.Dışarıdayken müzelerle ilgili bir sorumluluk
alamazsınız.1990’larda üretilen müzelere girmeye başlayan işlerin, bu
kurumların koleksiyon oluşturma,işleri üzerinden güncel sanatın arşivlenmesi
müzecilik anlayışını sarsmaya yetecek midir? George Macinunas,müzeler durmalı,
çünkü bir sonraki kuşağa yer açsın. diyerek Müzeler aynı zamanda bilgi- belge
bellek merkezi olarak yaşatılmaktadır.
Bu sanatçılar müzenin dışında kaldılar;reddederek,karşı
durarak. Batı da sanat tarihi bu şekilde kendisini var etmiştir.Sanat her zaman
bağımsız olan müzenin,iktidarın,politikanın dışında gelişmiştir.
Kaynak:Karga mecmua Şubat 2012 –Mart 2012-
Sanat ve Poropaganda (kitle kültürü çağında politik imge)
Toby Clark
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder