19 Ocak 2012 Perşembe

HAYAL VE HAKİKAT



       İstanbul Modern’de 16 Eylül 2011-22 Ocak 2012 tarihleri arasında devam eden sergi hayal ve hakikat Türkiye’den modern ve çağdaş kadın sanatçıların eserleri yer almaktadır.Sergi adını Fatma Aliye’nin Ahmet Mithat ile birlikte kaleme aldığı hayal ve hakikat adlı romanından almıştır.

       Kadın sanatçıların 100 yılı şakındır süren üretimlerini merkez alan sergi,sanatçıların sanat tarihindeki öncü konumlarını anımsatırken Türkiye’nin sosyo-kültürel dinamikleriyle olan hesaplaşmalarını ve özellikle çağdaş sanattaki eleştirel pozisyonlarını görünür kılmayı hedeflemiştir.Sanatçıların hayal ve hakikat ile kurdukları ilişkinin ve hayallerini hakikate nasıl dönüştürdüklerinin izini süren sergi,bügünki çağdaş dünyada görülmeyen gerçeklik katmanlarına işaret etmektedir.Sergi bu bağlamda devam ederken 1970’lerin ve 80’lerin çağdaş sanat üretimini görünmez kılmıştır. Füsun Onur,Nur Kolçak,Canan Beykal gibi 70’li 80’li yılların önemli kadın sanatçıları sergiye dahil olmalarına rağmen 1990 ve 2000’li yıllardaki işleri ile sergide yer almıştır.Batıda 70’li ve 80’li yıllar feminist kadın sanatının ortaya çıktığı bir dönemde bizde de neler yapıldığı görmezden gelinmiştir.Bu dönemleri tuval resmi olarak adlandırılmış Nil Yalter’in ‘’Başsız Kadın’’ işlerinin üçünün de görünmesi beden politikalarına,kadın bedeninin ahlaki normal çerçevesinde değerlendirilmesine kadının haz nesnesi olarak sunulmasına o dönemde karşı çıktıkları ve yenilikçi oldukları günümüz ile ilişkilendirerek bu dönüşümün kültürel açısından nerelere geldiğini anlayabilirdik.

      Diğer bir önemli görünürlük ise kadın sanatçıların bir araya getirilerek kadın sorunsalını sergilemeleri.Bu bağlamda ayrımcılığa gidildiğini cinsiyetçi kodlamaların oluşturulduğunu düşünebiliriz.Bunun akabinde hayal ve hakikat sergisinden sonra erkek sanatçı topluluğu kendi sorunsalını görünür kılmak adına başka bir sergide bir araya gelebilir mi?Türkiye sanatında görsel kültürdeki bu cinsiyet ayrımı tartışmaya yol açabilir.                                                    

 

MEŞRULAŞMIŞ KURUMLAR



             Ülkemiz; özellikle İstanbul,çağdaş sanat ortamında çok önemli bir noktadadır.Verilerin sürekli güncellenmesi,her tarihin,her hareketin not edilmesi gerekmektedir.Asıl problem notların ekonomistler tarafından mı yoksa sanat tarihçileri tarafından mı tutulması gerektiğidir.Bu günün sanatında rakamlar ve sanatın yatırım boyutu o kadar ön plandaki işte bu noktada  bu  soru aklımıza gelmektedir.

             Kültür endüstrisindeki gelişim ve üretim potansiyeli dünya çapında dikkatleri üzerine çekmektedir. Özellikle 2008 yılında tüm dünya genelinde yaşanan ekonomik kriz sanat simsarlarını farklı arayışlara itmiştir çünkü yeniyi, farklıyı keşfetmek ve sunmak koleksiyonerleri mutlu etmek istiyorlardı. Amerika’nın önde gelen sanat eleştirmeni Jerry Saltz bir yazısında ‘’Bazı şeyleri başkaları beğendiği için mi beğeniriz? Piyasa, sanatı görme biçimimizi nasıl etkiler? Piyasa, sanatçıları daha iyi eserler vermeye yönelten rekabetçi bir atmosfer mi yaratır?’’ cümleleriyle paranın sanat dünyasındaki aktif rolünü sorgulamıştır.

            Çağdaş sanatta para her şeyi çetrefilleştirmekedirler ve her zaman gözlemciyi etkilemektedir.Dolayısıyla Contamporary,bir ülkenin sanat piyasasını belirleyen meşrulaşmış kurumlar olduğu söylenebilir.Beraberinde satış yapan sanat galerilerinin de böylesi bir meşruluğa sahip olduğu ihmal edilebilir.Gerek Contamporary’de gerek galerilerde gerekse müzayedelerde bir sanatçının çalışmasının 2.7 milyon liraya satılmasında kutlanan nedir?Alıcının zenginliği mi?Egonun zaferi mi?Estetik beğenisi mi?Venedik bianelinin yöneticiliğini yapan Robert Storr’a göre ‘’Müzenin ya da bağışçının ödediği para ne kadar çok vurgulanırsa zihinler fiyat etiketleriyle meşgul olacağından,insanların sanat eserine gerçekten bakma ihtimali o kadar azalır.’’Artık oturmuş bir çizgiye sahip olan Contamporary İstanbul tamamen özel sektör tarafından desteklenen çağdaş sanat organizasyonlarına sahiplik yapmaktadır.Toplamda 50 milyon TL değerinde eser sergilenirken satış oranı %83 olmuştur.Kısa zamanda el değiştiren binlerce TL yüzlerce eser,sayısız sanatçı tıpkı borsada olduğu gibi iniş çıkışlar sanat kurumlarını meşrulaştırmamış mıdır?




Gülderen Cebeci