9 Ekim 2011 Pazar

Esaret mi cesaret mi ?

     Esaret mi cesaret mi  ? Kafes deyince aklımıza gelen ilk imge kuştur.Onun verdiği yaşam mücadelesi esaret altında yaşamak zorunda bırakılan bir insanınkinden farksızdır.Kafes aynı zamanda kontrol altında tutulmak için kullanılmıştır.Bakış açısını eylemi kısıtlar.
     Tarihte bu duruma örnek bir çok olay sözkonusudur. Özellikle osmanlı tarihine baktığımızda,harem kültürü kafes usulüne verilecek en açık örnektir.Küçük yaşta kafese alınan şehzadelerin çoğu psikolojik sorunlar yaşamasına rağmen tahtın başına geçirilmiştir.Padişahı koruması için kullanılan kafesler,ülkeyi korumaya yetmemiştir.Kontrol altına alınmak istenen olgu yanlış seçilmiştir.Harem kapıları ardına saklanan saray kadınlarının,hayatları da şehzadeleriniinden pek farklı olmadıklarını görebiliriz.
     Günümüzde mimari ve sanatsal yapısını incelediğimiz yapılarda dikkatimizi çeken mermer ya da ahşap oyma kafesler bizi evrensel ve çağlararası esaret gerçeğine geri götürür.Saray kadınlanın hayatlarındaki gizemi gün ışığına çıkarmaya çalışan bir çok araştırmacı mutlaka hüzünlü bir hikayeyle karşılaşmıştır. Özellikle kadınlar tarih boyunca kafese konulan gerçek figürlerdir.Dünyayla ilişkilerini kesmişlerdir.Kendini hapsetmiş kişi mücadeleyi de içinde barındırır.Bu durumda sorgulama başlamıştır
.



Kadın Ve Eylem

  Ataerkil toplum,o kadar sağlam temelleri vardır ki hayattaki iyileştirmeler halen olgun bir düzeye ulaştıramamıştır.Geçmişe dönüp bakmak ve yeni söylemler oluşturmak zorundayız.Ancak böylesi bir uzaklıktan daha geniş bir perspektiften hareketle bugüne ve yarına ilişkin öneriler ve söylemlerde bulunabiliriz.
   Her ülkede özellikle oryantalist kültüre yatkın olanlarında kadının hak istemesi daha zordur.Fakat günümüzden 12-13 yüzyıl Avrupa'sına gittiğimizde kadına kilisede bile yer verilmemiştir.Kadınlar erkek ve kilise baskısından kurtulmak için kentlerin kıyısında topluca evlerde yaşıyorlar,dul ya da hiç evlenmemiş bu kadınlar böylece feodal toplumun onlara sunduğu tek seçenekleri olan evlenme ve rahibe olmanın dışında çıkış yolu bulmuşlardır.Kadınların bu direnişine büyücülük yapıyorlar iddiası ile Papa,1258'de Engizisyon Mahkemesi'yle kararla aldığı on binlerce kadının yakılması sonucunu getirmiştir.Avrupa'da Rönesans ile birlikte feminizm tarihe adımını atmıştır.
  Kadını aşağılanan bir toplumun tümü aşağılanmış demektir.Kadın tüm halkın onurunun kavgasını verir.Kadınların öldürülmesine seyirci kalan bir ülkede herkes suçludur bunda herkesin parmağı vardır.